12 Mart 2012 Pazartesi

Saint-Exupery ve Ben





Enis Batur’dan alıntı:

“Ünlü çocuk kitabı ‘Küçük Prens’i yazan Saint-Exupery’nin pilotu olduğu uçağı, 2. Dünya Savaşı’nda düşüren Alman pilotu, ünlü bir alman televizyon spor sunucusu çıkmış. Üstelik adam, Saint-Exupery’nin hayran okurlarındanmış, savaştan sonra da öyle kalmış. Düşürdüğü uçağın onunki olduğunu 2008’de, yani yeni öğrenmiş.”


Bu bir vaka.

2003’te Galatasaray’daki İngiliz Konsolosluğu’na bombayla dalıp, konsolosla birlikte epeyi insanı öldüren aracın lastikleri önümde patladı. Araç, önünün boşalmasını sağlamak için böyle yapmış. Eğer gazete almak yerine, puaça yemeye veya çorba içmeye karar verseydim, şu an ölü biri olacaktım. O günden bugüne 8.000 sayfa / 40 kitap yazdım. Yani o kitaplar yazılmamış olacaktı. Ancak, ne intihar bombacısına, ne de şu anda hapiste olan planlayıcıya hiç kızmadım, çünkü ortaya kendi ölümlerini koymuşlardı.

Bu da bir vaka.

Bugün İngiliz Konsolosluğu’nu 15 metre irtifadan çaprazlama gören bir binada idim. Binanın tüm pencereleri, en az 200 pencereden keskin nişancı atışı yapılabilecek bir açıda. Ancak, binanın duvarlarını Çin Seddi’ne çevirmişler. İkiz Kuleler’i bile, önce içeriden, sonra dışarıdan vurdular. İngilizler, ambale olmuş, bu kadarını bile düşünemiyorlar.

Bu da rivayet muhtelif.

Korkunun ecele faydası olmuyor. Ya savaşa gider ölürsün, ya savaştan kaçar ‘Catch 22’ yazarı Keller olursun ya da Mehmet Aksoy gibi, sürgünde ‘Meçhul Asker Kaçağı Anıtı’ heykeli yaparsın.

Kafka’nın dediğince: Ölümle yaşam arasında bir seçim yoktur.

Dink ölü, Batur Paris’te keyif keka, yukarıdaki satırları yazıyor.

(29 Mart 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder